31/01/2011

bonbon jelibonlar




Hem maskülen, hem feminensiniz. Hem pastel, hem parlaksınız. Siz ne muhteşem şeysiniz! Dieppa Restrepo markası her birinizi benim için mi yaratmış acaba?

30/01/2011

Alber Baba'nın çiftliği


Ali Baba'nın çiftliğinde horozları, tavukları, eşekleri vardı. Alber Baba'nınkindeyse vahşi hayvancıklar. Bir de Elbaz'a has dokunuşlar serisi. Vücudunuzun içine girmek için can atacağı türden elbiseler, pantolonlar, etekler, bluzlar...  Pelerinimsi küçük siyah elbise, fırfırlı yakasıyla vücudu sımsıkı saran bir bandaj elbise, bacakların sonsuza dek uzanıyormuş gibi görünmesine sebebiyet verebilecek bir tulum, mürdüm eriği bir kaban ve tamamlayıcısı dore tayt, omzundaki detayıyla 'Alber' diye bağıran bir bluz, tam anlamıyla feminen bir pantolon ve ceket... İşte pre-fall koleksiyonunda barınan parçalardan bir kısmı bunlar. 

Alber Baba'nın bir çiftliği var,
Çiftliğinde giysileri var,
'Beni giy, beni giy!' diye bağırır! 








Kuşbakışı üçü bir arada



28/01/2011

What's on your mind?

Facebook'un sorduğu bu soruya ilk kez yanıt verdim: "Venice is on my mind" diyerek. Daracık sokakları, gondolları, kanalları... Bir de Peggy'si tabii. Onun palazzo'sunda seyredaldığım müthiş koleksiyonu. O zamanlardaki yeni keşfim Joseph Cornell'le bu palazzo'da karşılaşmam. Tek güne sığdırdığım Venedik hatıraları bir anda çıkıverdiler gizlendikleri yerden. 






Bu da palazzo'nun terasındaki ben. Sene 2007.


Peggy'nin gözlükleriyle ben.


Joseph Cornell'in hayran kaldığım büyülü kutularının önünde ben.


27/01/2011

You talkin' to me?










Robert de Niro, nam-ı diğer Travis, Taxi Driver filminde başlıktaki gibi konuşuyor aynadaki suretiyle. Travis'in yanı sıra filmde suretine bayılınası başka bir zat bulunuyor: Cybill Shepherd!

Travis Brickle: Loneliness has followed me my whole life, everywhere. In bars, in cars, sidewalks, stores, everywhere. There's no escape. I'm God's lonely man. 

Saadet






Galata civarlarında.

26/01/2011

Fırfırfırfır mırmırmırmır




Miumiu çantaların kenarları fırfırfırfır olursa ben de olurum mırmırmırmır!

I only have eyes for you



Mikrofonumuzu, Yazbukey'in göz broşuna uzatıyoruz. Yün kazağın örgülerinden kirpiklerini uzatıp başlıyor söylemeye:

My love must be a kind of blind love 
I can't see anyone but you
Are the stars out tonight?
I don't know if it's cloudy or bright
I only have eyes for you dear

25/01/2011

morning inspiration












"I am an expressionist and by that I mean I'm not a photographer or a writer or a painter or a tap dancer, but rather someone who expresses himself according to his needs." 

23/01/2011

Hire me Acne Paper





"As the world is becoming increasingly corporate and culture is valued more by profit than by content, it is refreshing to be part of a company whose success is embedded in a belief that anything is possible as long as we think and perform differently."


Thomas Persson/Editor-in-Chief and Creative Director of Acne Paper





Yaşama uğraşı



Cesare Pavese

21/01/2011

Maskülen-izm




Duble paça pantolon ve kruvaze ceket ikilisini, çift doz nar çiçeğiyle (çorap ve mendil olmak üzere) karıştırmanın yarattığı muazzam görüntü! Koyu bordo gangster ayakkabıları da bu muazzamlığın tamamlayıcısı! Tanıştığımıza memnun oldum Bayan J.Y. Kang. Ayrıca size de teşekkürü bir borç bilirim Pitti Uomo. Zira Kang'ın bu fotoğrafı, sizi ziyarete geldiğinde çekildi.

Kutu kutu Balenciaga



Nicolas Ghesquiere'den kutu kutu pense, elmamı yerse koleksiyonu! İlkbaharın sonrası, kışın öncesi için icad edilen pre-fall'a ait kreasyonlar huzurlarınızda. Ghesquiere'nin bir koleksiyondan diğerine savruluşlarını takip etmeye bayılıyorum. İlkbahar-yazın maskülenliği yerini nasıl da feminenliğe bırakmış bu koleksiyonla. Mesela.

19/01/2011

I am whattt?!

Sükut-u hayal! Bu tamlama yeterli I am Love filmi için. Film eleştirmeni değilim tabi. Ancak bu kadar övülen bir filmin bu denli fos çıkması bende bu duyguyu uyandırdı. Bir kere filmdeki hiçbir karakterin derinliği yok. Tilda Swinton varlıklı bir kadın rölüne hiç oturmamış. Kocasıyla mutsuz mu, neden gidip oğlunun şef arkadaşına aşık oluyor hiç anlamıyoruz. Her şey yüzeyden yüzeyden gidiyor. Ne aşk, ne mutsuzluk, ne hüzün... Hiçbir duyguyu geçirmeyi beceremiyor izleyene. Bir de o müthiş klişe sembolizmler var. Adamın pişirdiği karidesi yerken orgazm olan Rus kırması Swinton, Swinton'ın oğlu ölünce gözyaşlarını tutamayıp yağmuru boşaltan gökyüzü, Swinton, kocasına başkasına aşık olduğunu söylediğinde kilisenin içinden kurtulmaya çalışan kuş... 
Filme dair tek güzel şey Marisa Berenson, onun kostümleri ve güzelliğiydi. Gençlik fotoğraflarına bakınca kendisinin yüzünün estetikten gerim gerim gerildiğini göreceksiniz. Bu da bir başka sükut-u hayal. Lakin bayıldığım Black Swan'da Natalie Portman'ın annesi rolündeki aktristin yüzü de aynı durumdaydı. 




PS. İşin erbabından bir eleştiri okumak için de böyle buyrun.

18/01/2011

Girls just wanna have fun

Sonia Rykiel kızları böyle eğlenmek istiyorlar işte! Lüle lüle saçlarını hoplatarak, baharat renkli trikolarını, hotpant'lerini ve dolgu topuklu pabuçlarını giyerek... Cyndi Lauper'le birlikte de söylüyorlar:
Some boys take a beautiful girl,
And hide her away from the rest of the world.
I wanna be the one to walk in the sun.
Oh girls,
They wanna have fun.
Oh girls,
Just wanna have
That's all they really want
Some fun...